apiterapi.uzerine.co..


Haber bülteni üyeliği



Ziyaret Bilgileri

[ Per, 21 Kas 2024 ]
Toplam 20 ziyaret
17 benzersiz ziyaretçi

Bal Arısına İlham Edilen Arı Sütü
Prof.Dr. Mehmet CİHANOĞLU

http://www.sizinti.com.tr/konu.sizinti?SIN=42f379e9a4&k=105&961273549


Bal arısı, Kur'ân-ı Hakîm'de adına müstakil bir sûre (Nahl) bulunan ve mükemmel hususiyetleriyle âdeta apaçık mucize olan bir hayvandır. Adı geçen sûrede; "Rabb'in bal arısına ilham etti ki: "Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurmakta oldukları çardaklardan evler (kovan) edin. Sonra her çeşit meyveden ye de Rabbi'nin (sana) kolaylaştırdığı (ve ilham ettiği san'atı yayma) yollarına gir. Onların (o arıların) karınlarından, renkleri muhtelif içecekler çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda tefekkür eden bir topluluk için (Allah'ın varlığına ve birliğine) kesin bir delil vardır." buyurulmaktadır. (Nahl, 68-69)

Arıya başta bal olmak üzere her biri ayrı ayrı şifa hazinesi olan muhtelif kimyevî maddeleri sentezleme kabiliyeti verilmiştir. Bal arısı denince akla daha çok bal gelmektedir. Oysa arıya yapması için ilham edilen, sadece bal değildir. Son on yılda yapılan çalışmalarda balın dışında polen, arı sütü, arı zehiri, balmumu ve propolis denen maddeler de bal arısının ürünleri arasında sayılmaktadır.

Arı sütünün hikâyesi

Arı sütü, genç işçi bal arılarının yutak altı ve alt çene bezlerinde ürettirilen ve salgılanan bir maddedir. Genç lârvaların ve erişkin kraliçe arıların temel gıda kaynağıdır. İşçi arının kraliçe (bey) arıya dönüşmesi için onun vücudunda harika değişiklikler meydana getirmeye sebep olacak şekilde ayarlanmış çok hususî bir gıdadır. Aynı soydan gelen işçi arılar ile kraliçe arılar arasında genetik olarak bir farklılık olmadığı halde, arı sütüne verilen özellik sebebiyle kraliçe arı farklılaştırmaktadır.

İşçi arılar, arı sütü yapımında hammadde olarak kullanmak üzere, büyük miktarda polen ve nektar yer. Müteakiben arı sütünü yutak bezlerinden salgılar. Arı sütü, kraliçe olmak üzere programlanmış genç lârvalara, işçi arılar tarafından doğrudan yedirilir. Sevk-i İlahî ile kraliçe arı lârvası, bu diyete başladıktan hemen sonra daha büyük, daha üstün bir arıya (erişkin kraliçe arı) dönüşür. Bu metamorfoza sebep olmak üzere çeşitli vitamin ve hormonlara ait program kraliçe adayı lârvada mükemmel bir şekilde çalışmaya başlar. Bu harika mekanizmanın hiçbir kademesinden haberi olmayan arı, sadece kendisine ihsan edilen arı sütünü yemekle meşgul olur.

Kraliçe arı ile işçi arılar arasında yapı ve şekil bakımından önemli farklar vardır. Her arının yapacağı işi bilen Rabb'imiz, onlara ihtiyaçlarına göre organ bahşetmiştir. İşçi arıda çalışma ile ilgili organlar (polen sepetleri, daha güçlü alt çeneleri ve yutak altı bezi ve balmumu bezleri) yaratırken, kraliçe arıda çok hızlı çalışan üreme organları yaratmıştır. Bunlara ilâve olarak işçi arı ortalama 21 günde; kraliçe arı 15,5 günde gelişmesini tamamlar. Kraliçe arı % 40 daha büyüktür ve ağırlığı % 60 daha fazladır. Hayat süresi açısından ortalama olarak kraliçe arı, 5-7 yıl; işçi arılar ise, 7-8 hafta yaşar. Davranış itibariyle kraliçe arı bir günde birkaç bin, hayat boyunca ise 3 milyon yumurta üretir. İşçi arılardan farklı olarak kraliçe arı, arı kovanındaki diğer faaliyetlere iştirak etmez.

Arı sütünün özellikleri

Arı sütü; su nispeti yüksek, lâpa-jel kıvamında, homojen bir maddedir. Sarı beyazımsı renktedir. Keskin kokuludur ve ekşi bir tada sahiptir. Yoğunluğu 1,1 g/cm3'tür. Suda kısmen çözünür. Oda sıcaklığında veya buzdolabında 5 °C'de depolandığında daha akıcı hale gelir. Depolanmış arı sütünde parçacıkların çökmesine bağlı olarak gravürler meydana gelir.
Azotlu maddelerin ortalama % 73,9'u proteinlerdir. 6 temel proteinin 4'ü glikoprotein yapısındadır. Amino asitlerin hepsi insan için temel (vücutta üretilmeyip dışardan almak zorunda olduğumuz) olup, toplam 29 amino asit ayırt edilmiştir. Arı sütünde ayrıca kollagen ve gamma globulin (bağışıklık sisteminin anahtar bir elemanı), glukoz oksidaz, fosfataz ve kolinesteraz gibi enzim ve insülin benzeri bir madde de bulunmaktadır. Bütün şekerlerin % 90'ını fruktoz ve glukoz teşkil eder.

Yağ terkibinin % 80-90'ı serbest yağ asitleridir. Bu moleküller, arı sütünün yaratılışındaki harika biyolojik özelliklere sebep olan, çoğu kısa zincirli hidroksi yağ asitleridir. Arı sütünün terkibinde bulunan esansiyel (temel) yağ asitleri kandaki kolesterol seviyesini düşürecek hususiyette yaratılmıştır.

Arı sütünün toplam mineral muhtevası, taze ağırlığının yaklaşık % 1'i veya kuru ağırlığının yaklaşık % 2-3'üdür. Temel minerallerden, K, Ca, Na, Zn, Fe, Cu ve Mn vardır. Arı sütü, vitaminler açısından oldukça zengin olup B1, B2, B3, B5, B6 ve H vitamini ihtiva etmektedir. C vitamini eser miktarda bulunur, A, D, E ve K vitaminleri ise bulunmaz.
Arı sütünün tonik tesirli (zindelik ve kuvvet ilâcı) olduğu, iştahı ve kan basıncını düzenlemeye vesile olduğu, dolayısıyla hipertansiyon ve hipotansiyonda faydası olabileceği, aneminin (kansızlık) düzelmesine, kan yağlarını düşmesine, damar sertliğinin azalmasına, gribin tedavisine sebep olduğuna dair tespitler mevcuttur. Ayrıca bu harika maddeye verilen hususiyetlerden bazılarının, cilt kırışıklıklarına engel olduğu ve yağ bezleri salgısının normale dönmesinde de faydası olduğu anlaşılmıştır.

Arı sütü ile ilgili yapılan çalışmalar

Arı sütü ile ilgili olarak çok sayıda ilmî makale yayımlanmıştır. Son 10 yıla ait olan bu çalışmaların çoğu, Japonya, Çin, Almanya ve Çekoslovakya kaynaklıdır.
Arı sütü farelere 3 g/kg/gün gibi yüksek dozlarda enjekte edildiğinde bile, zehirleyici tesir göstermez; mutasyonlara da sebep olmaz. Arı sütünün antibakteriyal, fungisidal (bakteri ve mantar üremesini durdurucu) ve antiviral tesiri vardır. Bakterilerden e.coli, salmonella, proteus, basillus subtilis ve s.aureus'a karşı tesirli olduğu gösterilmiştir. Arı sütündeki güçlü antibakteryel proteine "royalisin" adı verilmiştir. Ağızdan veya parenteral (kas içi veya damar içi) yoldan kullanılabilir ilâç haline getirilmiştir. Cilde de uygulanabilir.

Arı sütünün tavuk, bıldırcın ve tavşanlarda üremeyi artırıcı tesirleri olduğu bildirilmiştir. Tavşanlara verilen 100-200 mg/kg arı sütü ile takviye edilmiş normal bir diyetle onların doğurganlık ve cenin gelişmelerinde artma görülmüştür. Diyetin yüksek dozlarda (0,2 g) liyofilize (dondurularak kurutulmuş) arı sütü ile takviyesinden sonra Japon bıldırcınları daha erken olgunluğa ulaşmış ve daha fazla yumurtlamıştır. 5 mg arı sütü /kg gıda olarak kullanıldığında, yumurta üretimi, fertilite (doğurganlık) ve kuluçkadan çıkan civciv sayısı artmıştır.

Farelerin büyüme hızları günlük l g/kg gıda arı sütü alımı ile az miktarda artmıştır; fakat daha yüksek dozlarda ağırlığı azalmıştır. l kg gıdaya 5 mg arı sütü takviyesi yapıldığında; tavuk, keklik ve sülünlerde ağırlık artışları bildirilmiştir. Farelerde ise, mide içine doğrudan 10, 20 veya 40 mg arı sütü enjekte edildiğinde ağırlık artışı gözlenmiştir.
7 günlükten daha küçük olan buzağılara 0,02 g arı sütü verilmesi (kontrol grubuna göre 6 ay sonra) % l1 -13 daha fazla ağırlık kazandırmıştır. Tedavi edilen buzağıların ölüm oranının daha düşük ve enfeksiyonlara daha dirençli olduğu görülmüştür.

Arı sütü damar içi enjeksiyonu tansiyonun düşmesine sebep olur. Ağızdan alındığında kan şekeri seviyesini yükseltebilir. Kedilere enjekte edilen küçük dozlar hemoglobin ve eritrosit (alyuvar) sayısını artırmış, farelerde 10 mg/kg'lık tekrarlanan dozlar motor aktivite ve kilo kazancını uyarmıştır. Bununla birlikte farelerde 100 mg/kg'lık tekrarlanan dozlar kilo kaybına ve beyin hücre metabolizmasında bozulmaya yol açmıştır. Bir çalışmada koyunlarda arı sütü + progesteron tedavisi ile yumurtlama hızının ve doğurganlığın kontrol grubuna göre arttığı bulunmuştur.

Arı sütü, denek olarak kullanılan ateroskleroz (damar sertliği) oluşturulmuş tavşanlarda kan plazmalarında kolesterol ve trigliserid seviyelerini, arter duvarındaki kolesterol birikintilerini azaltır. Normal tavşanlarda ise, kan plazmasının yağ seviyelerine tesir etmez. Yüksek kolesterollü diyetle beslenen hayvanlarda, kandaki kolesterol mikarını azaltabilir. Tavşanlarda cilt yaralarının ve kemiklerin iyileşmesini hızlandırdığı görülmüştür. Farelerde antienflamatuar (iltihap giderici) tesir gösterir. Şeker hastalığı oluşturulmuş denek farelerde, yara iyileşmesini hızlandırdığı, tümör hücre kültürlerinde inhibitör (durdurucu) tesiri müşahede edilmiştir. Koruyucu ve tedavi edici olarak farelerde tümör büyümesini (özellikle sarkom gibi yavaş büyüyen tümörleri) durdurmaktadır.
Farelerde büyük dozlarda arı sütü kullanıldığında, ölüm oranı yüksektir. Daha küçük dozlarda strese sebep olur, fakat öldürücü değildir. Mide-bağırsak ülserlerine, böbrek üstü bezlerinde ve lenfatik dokularda büyümeye sebep olabilir.
Arı sütünün ışınlanmış farelerde makrofajların ve kan yapıcı kök hücrelerinin aktivasyonu yoluyla kan yapımındaki bozukluğa ve iç iltihaplara karşı koruyucu aktiviteye sahip olduğu da gösterilmiştir.

Arı sütünün insanlara tesirleri

Arı sütünün kan yağları yüksek insanlarda, serum yağ seviyelerinde azalmaya sebep olduğu gösterilmiştir. Çukurova Üniversitesi Ziraat ve Tıp Fakültelerinde, Kaftanoğlu ve Tanyeli tarafından yapılan bir araştırmada "lösemi, lenf bezi kanseri ve karaciğer kanseri" olan ve 4-7 yaşları arasındaki sekiz çocukta, tedavi ile beraber l g/gün olarak kahvaltıdan önce ağızdan verilen arı sütü ile yapılan takipte, kanda lökosit (beyaz küre), parçalı lökosit ve lenfositlerin dikkati çekecek derecede arttığı, çocukların genel durumlarının düzeldiği ve kilo aldığı bildirilmiştir.

Yamada ve arkadaşları, arı sütünün insan lenfositlerindeki immünglobülin (Ig) yapımını uyardığını ve meme kanserli hastalarda IgM ve IgG'yi artırdığını göstermişlerdir. Japonya'da National Fisheries Üniversitesi'nden Nagai ve arkadaşları, bal arısı ürünlerinden "bal, arı sütü ve propolis"in antioksidan tesirini araştırmışlar, bu tesirin saf bal ve propoliste, arı sütüne göre daha fazla olduğunu, hücre için toksik olan serbest radikallerin (süper oksit radikali gibi) uzaklaştırılmasında ise, propolis ile arı sütünün en tesirli olduğunu göstermişlerdir.

Japon araştırmacı Oka ve arkadaşları bir çalışmada farelerde 1 g/kg dozda ağızdan verilen arı sütünün tesirlerini inceleyerek, neticede arı sütünün mast hücrelerinden antijene spesifik igE yapımını ve histamin serbestleşmesini baskıladığını, dolayısıyla alerjik reaksiyonların engellendiğini, makrofaj fonksiyonlarının ve hücre cevabının da düzeldiğini, dolayısıyla otoimmünitenin iyileştiğini göstermişlerdir.

Arı sütünün yan tesirleri

İnsan üzerinde yapılan ilmî çalışmalarda, çok nadir de olsa, arı sütüne bağlı olarak astım, anafilaksi ve ölüm, eozinoflik gastroenterit, hemorajik kolit ve kontakt dermatit vak'aları bildirilmiştir. Burada en önemli faktör muhtemelen kullanılan arı sütünün dozu ve preparatın şeklidir.
Görüldüğü üzere bal arısının önemli ürünlerinden biri olan arı sütü ile ilgili bilgiler henüz yeterli değildir. Bilhassa insan üzerindeki yararları ve yan tesirleri yeterince araştırılmamıştır. Mevcut araştırmalar ümit vaad etmekle birlikte, tam bir ilâç olarak kullanıma girmemiştir. Bu yüzden yüksek dozlarda ve enjeksiyonla alınması tehlikeli olabilir. Ancak düşük dozlarda ve gıda şeklinde balla karışmış durumda alınmasında fayda vardır. Halk tabiriyle; "Fazlası zarar, ortası karar, azı yarar." düsturunu göz önünde bulundurarak, Rabb'imizin arı vasıtasıyla bizleri sunduğu bu nimetin gerçek değerinin ve şifa yönünün tam anlaşılması için ilmî zemini iyi hazırlanmış geniş çerçeveli yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.

Kaynaklar
1- Husein MQ, Animal Reprod Sci, 2002
2- Nagai T, Sakai M, Inoue H, Suzuki N. Antioxidative activities of some commercially honeys, royal jeliy, and propolis. Food chemistry. 2001; 75: 237-240.
3- Sver L, Orsolic N, Tadic Z, Nijari B, Valpotic İ, Basic I. A royall jelly as a new potentîal immunomodulatorin rats and mice. Comp Immunol Microbîol Infect Diş 3 996; 19: 31 -38.
4- Oka H, Emori Y, Kobayashi N, Hayashi H, Nomoto K. Suppression of allergic reactions by royal jelly in associated with the restoration of macrophage function and the improvoment of Thl/Th2 celi responses. Int Immunopharmacol 2001; 1: 521-32.
5- Peterscn ve ark, Proc Natl Acad Sci USA, 1998.
6- Abe N ve ark., Celi Immunol, 1997
7- Easmond NC ve ark., J immunol, 1997
8- Laportc JR, Ibaanez L, Vendrell L. Bronkospasm induced by royal jelly. Allergy, 1996;5 1:440. U- Thien FC, Leung R, Plomley R ve ark. . Royal jelly-induced asthma. Med J Aust. 1993; 1: 159:639.
9- Leung R, Ho A, Chan J ve ark. Royal jeliy comsumption and hypersensitîvity in the community. Cin Exp Allergy. 1997; 27: 333-36.
10- Thien FC. Leung R, Baldo BA, et al. Asthma and anaphylaxis induced by royal jelly. . Clin Lxp Aliergy, 1996:26: 216-22.
11- Yonei Y, Shibagaki K, TsukadaN, et al. Case report: haemorrhagic colitis associated with royal jelly intake. J Gastroenterol Hepatol, 1997; 12: 495-99.
12- Murakami K, Fujioka T, Nasu M, et al. A case of eosinophilic gastroenteritis-indueed by "Royal Jelly". Nippon Shokakigyo Gakkai Zasshi, 1994; 91:1447-50.
13- Emori Y, 1999, Biotherapy
14- http//www,fao.org/docrep /w0076E/ wo076el6.htm
15- O. Kattanoğlu, Atilla Tanyeli. The use of royal jelly during treatment of childhood malinnancies. Bec Products, Propeties, applications and apitherapy. Edited by Avshalom Mizrahi and Yaacov Lensky. 1997, Plenum Press, New York, pp. 179-184.

http://haber.mynet.com/detail_news/?mainPage=1&which=center&ref=haberHome&id=X1157524112812&date=06Eylul2006

06.09.2006 14:21 - Bu haber 21.269 kişi, Mynet Haber bugün 693.202 kişi tarafından okundu ADANA (İHA) - Kalp damarlarının açılmasına ve kan dolaşımının hızlanmasına yardımcı olan balın kalbi korumada etkili olduğu bildirildi.


Balın içerdiği glikozun kalp kaslarını beslediğini ve kalp kaslarının metabolizma işlevini düzenlediğini, dolayısıyla kalp damarlarının açılmasına ve kan dolaşımının hızlanmasına yardımcı olduğunu belirten uzmanlar, her gün 50-75 gram tüketilen balın kalbi korumada etkili olduğunu kaydetti.

Balın kalın bağırsak enfeksiyonu, kronik kabızlık ve özellikle yaşlılarda ve hamile kadınlarda sık sık rastlanan kabızlığın giderilmesinde de etkili olduğunu vurgulayan uzmanlar, her gün sabah ve akşam olmak üzere aç karnına 25 gram bal yenmesinin, mide ve bağırsakların işlevlerini düzenlediğini ayrıca, mide ve 12 parmak bağırsağı ülserleri, mide ağrısı, sindirim sorunu, kronik mide enfeksiyonu gibi hastalıkların tedavisine de yardımcı olduğunu söyledi.


Enfeksiyonlara karşı etkili olan balın, yaraları iyileştirme ve sindirim sistemini güçlendirme gibi işlevlere de sahip olduğuna dikkat çeken uzmanlar, mideyi beslemek ve bağırsakları çalıştırmak isteyenlerin günde birkaç kez ballı muz yemelerini tavsiye etti.


Uzmanlar, balın akciğeri nemlendirme, öksürüğü giderme ve ağrıları dindirmenin yanı sıra vücutta sakinleştirici bir etki yaratarak, uykuya da yardımcı olduğunu kaydetti.
 

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11116

2004

yorum ekle


Arım balım sapasağlamım


Doğal tedavi yöntemlerine talep artıyor. Eklem romatizması olan bir çocuğunu arı sokması sonucu oluşan zehirle tedavi eden Marmara Üniversitesi profesörlerinden M.A., kas erimesi olan diğer çocuğuna da aynı yöntemi uyguluyor. M.A. henüz başarı sağlayamamış ama tedavinin rahatlatıcı etkisinden de memnun.


Arının, her ne kadar tüketmesek ve kullanmazsak da balından başka polen ve sütünü de keşfetmiştik son yıllarda. Fakat arı bunlardan başka, zehri ile de şifa kaynağı. Bu yöndeki bilimsel çalışmalarda özellikle Amerika ve Japonya başı çekerken, İsrail de 1996 senesinde bir konferansla konuyu tartışmaya açmıştı.

Dünyada yapılan çalışmalar neticesinde arı zehrinin özellikle deri ve eklem iltihaplanmalarına, romatizmaya, kronik akciğer bozukluğuna, sinir sistemine, diyabete, sedefe, damar ve göz hastalıklarına iyi geldiği belirlendi. Arı zehrinin, AİDS"e yakalananlarda ömrü uzatıcı etkisi olduğu da söyleniyor. Burada, arı zehri işlenerek tedavi yapılıyor daha çok.

Apiterapi denilen arı ve arı ürünleri ile yapılan tedavinin faydaları aslında bu kadarla da sınırlı değil. Arının kurutulan zehriyle tedaviden başka bir de bizzat arı tarafından sokturularak tedavi edilen hastalar var. Fakat bu yöntem dünyada henüz yaygın değil. Bazı bünyeler arı sokmasına karşı aşırı hassas olabileceği için bir arının iğnesi bile öldürücü sonuçlar doğurabilir. Bunun örneklerini kamuoyunda gördük yakın zamanlarda. Bu sebeple arı ile tedavide hekim kontrolü kesinlikle şart.

Türkiye"de arı sokturma suretiyle tedaviyi deneyen belki de tek kişi olan ve bu konu ile gündeme gelmek istemediğinden ismini veremeyeceğimiz Marmara Üniversitesi profesörlerinden M.A., çocuğunun kas erimesi rahatsızlığı sebebiyle önce bir arı ile başlattığı tedaviyi sürekli uygulayabilmek için daha sonra bir kovan arı almış. M.A., çocuğunun kas erimesi hastalığına karşı birçok ilacı denemiş fakat tedavisi olmadığı için arı sokması ile ilgili yöntemi uygulamaya başlamış. Hacettepe Üniversitesi"nden bir profesörün kontrolü ve danışmanlığında iki senedir yürüttüğü arı ile tedavide doğrudan etkisini göremese de kasları gevşetici ve rahatlatıcı etkisinden dolayı tedaviyi devam ettiren M.A. ilk iş olarak arı zehrine karşı alerjinin tespiti için doktora başvurmuş. Daha sonra, alerjik etkisine karşı kontrolü elden bırakmamak için bir arıyla tedaviyi başlatmış. Herhangi bir yan tesiri olmadığını görünce de arı sayısını yavaş yavaş artırmış. Çünkü arı sayısı artınca insanın her tarafında şişikler oluşabiliyor. Bir tane arı ile başladığı tedavi sırasında, çocuğunun sekiz-on yerinde 3 cm çapında şişikler oluştuğunu söyleyen M.A., burada önemli olanın tedavinin solunum sistemine zarar vermeyecek şekilde yürütülmesi olduğunu anlatıyor. Şimdi iki günde bir 7-8 arı sokması ile tedaviye devam eden Profesör M.A. kas erimesi hastalığıyla ilgili ilaçları kestiğini, arı zehrinin de ancak biraz gevşeme ve rahatlama sağladığını belirtiyor. M.A., burada çok etkili sonuç alamamış fakat literatürde bir iki yerde çok zayıf ihtimal gördüğü için bu tedaviyi devam ettirmiş.

Kas erimesinde başarılı sonuç alamasa da eklem romatizmasından rahatsız olan bir başka çocuğu için uyguladığı arı zehri ile tedavide iyi sonuçlar almış olan M.A., "Arı zehri sedef ve emes (MS) rahatsızlıklarına iyi geliyor, o kesin. Bunlar literatüre geçmiş" diyor. Venom terapi de denen arı tedavisi konusunda dünyadaki bütün gelişmeleri günü gününe takip eden M.A., çocuğunun tedavisi için felsefesini de şöyle açıklıyor: "Zararlı olmadığını bildiğim her şeyi denemek. Çünkü faydasını bilemezsiniz." M.A., Hacettepe Üniversitesi"ndeki doktorunun bilgisi dahilinde yürüttüğü tedavi için de doktorun kendisine, "Bunu çeşitli kongrelerde meslektaşlarımla tartıştım. Onlara sizi haber veriyorum. Dünyada sizden başka kas erimesi konusunda bunu yapan da yok" dediğini ifade ediyor.

Özellikle son yüz yılda bitkilerle tedavi, küçümsenmek veya unutturulmak suretiyle gündemimizden çıkarılmaya çalışılsa da, bu alanın son senelerde tekrar ilgi odağı olduğu kesin. Tıpta çaresi bulunamayan rahatsızlıklar karşısında M.A.nın yaptığı gibi her yolu denemek isteyenler de bu yönteme başvuruyor. Fakat siz yine de arı ile tedavi konusunda kesinlikle hekime danışmadan hareket etmeyin.

Editör Bilgileri


Editöre Ulaşın

En Son Güncellenenler

ikinci-jeanpaul
freebsd
apiterapi
aramamotorlari
uyku
kazimkoyuncu
peyzaj

Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Gizlilik Sözleşmesi | Üye Girişi